9 Haziran 2013 Pazar

Nane Şekeri ve HEBA

                                "Paramın kalan son kısmıyla, bunu aldım. Yalnızca bir adamı öldürmek için. Ama tek başıma ölmek istemiyorum. Hayatımı mahveden piçlerin arasından birini de yanımda götüreceğim.Fakat hangisini öldürmeliyim? Sadece bir tanesini seçmek zor."

denirse  bir  film de  merak etmez misiniz?  Bu  sözleri  son  seyrettiğim  filmden,  Bakha Satang - Peppermint Candy den  alıntıladım..Yani  Nane  Şekeri...Film,  Gezi (1999), Fotoğraf Makinesi (1999), Hayat Güzel (1994), İtiraf (1987),  Duacı (1984),  Asker Ziyareti (1980)  ve Piknik (1979) olmak uzere 7 kısımdan oluşuyor.
Film  bir  piknikle  başlıyor. Filmin baş  karakteri  Yong  Ho  1979  da ilk  pikniktedir.  Son  piknik  1999  yılında yapılır.  Bu    piknikte uzun  zamandır  görmediği  arkadaşlarıyla beraberdir. Ama  diğerlerine  göre tuhaf  davranmaktadır. Herkes  eski  günleri neşe ile anarken,  kolkola  şarkılar  söylerken  o oradan  oraya  koşturmaktadır.  20 yılda Yong Ho'nun  kisiligini  tamamen degistirecek  bir cok olay olmustur.


                                        


                           20 yılda Yong Ho'nun   bu  hale  gelmesinde  etkili olan  olayları  adım adım seyrediyoruz. Bana  bu  film  ortaokul  yıllarında  yaptığımız  münazarayı  hatırlattı. '' Kişiliğin oluşmasında  genetik mi etkili çevre mi ''  gibilerinden  birşeydi.  Film de  savunulan  çevre  daha çok.  Başta  oldukça  iyi  bir  karakter  sonlar da işte  yazdığım bu  sözleri  söyler  hale  geliyor.
                           Heba 'yı  biliyorsunuz  Hasan Ali Toptaş'ın  son  romanı.  Bugün de  bu  kitabı okumayı  bitirdim. Nedense  bu  filmle  kitap  arasında  bir  ilişki  kurdum  kendime  göre.  İkisinde de  ortak yan belki de  heba olmuş  yaşamlar..Kitapta  bugünle  geçmiş  arasında   gidip  gelen  kahramanlara  tanık  oluyoruz. Birçoğunun hayatı bir yönden  umutsuzluk  sınırındadır.  Romanın  asıl kişisi  Ziya'nın  yaşamına  ilginç  bir  kurguyla tanık oluruz.  Aynı  filmde ki  Yong Ho nun  hayatının anlatımının  kurgusu  gibi.  Ziya'nın  evini kapatıp  bir köye  gitmeye  karar  vermesindeki  olaylar  nedir?  Neler  yaşamıştır ki  bu  umutsuzlukla yabancısı  olduğu  bir hayata  yelken açmıştır.  Binnaz Hanıma  gelip  evin anahtarını  vermek istemesiyle yarı  gerçek  yarı  rüya  bir kurguya  gireriz..Sonrasında da adım adım Ziya'nın  sonuna doğru  gideriz. Yine  yazarın anlatım  dilinin  ayrıcalığıyla..


                          ‘Dünyaya hâlâ o çocuğun gözleriyle bakıyorum’


                   Sevdiğim  bir  yazarın  yeni  kitabını  okumak  güzeldi.  Buraya  da   Hasan  ALİ  Toptaş'ın  1969 yılında  çekilmiş  fotoğrafını  koydum. Bakar mısınız,  bir  elinde  gazoz,  diğer  elinde  Kemalettin Tuğcu'nun  kitabı. Yazar  bir  röportajında  bu  fotoğrafa dair şöyle diyor :  ''Benim  en sevdiğim,  çocukluğumu anlatan fotoğraf bu. Elimi  kitabın arasına koymuşum ayraç  gibi. Demek fotoğraf  çekilmeden  önce  kitabı okuyormuşum ...''
                   Yazar  olacak  çocuk duruşundan  belli :))


3 yorum:

  1. Romanı okumadım, filmi de izlemedim.
    İkisi arasında kurduğun ilişki mükemmel..
    Senin bu tarz yazılarına hayranım, zira ben de yazmak istiyorum bu tür kalıcı içerikleri fakat, zihnim şu sıralar paramparça.
    Öyle bir anlatmışsın ki, bir an önce izlemeden- okumadan duracağımı sanmıyorum.
    Ben böyle sanat dolu, arkası sağlam analizler yapan blogları çok seviyorum; ama bugüne kadar okuduğum- yorum yapamadığım üzere tüm yazıların benim için çok özel, bunu bilmeni istedim.
    Camille hayranı olarak, ona ayırdığın yazıyı da aynı gururla okumuştum.
    Bu yüzden iyi ki varsın.
    sevgiler.
    Ve son olarak, Kişiliği çevre belirler bana göre :)

    YanıtlaSil
  2. canım yaa, çok mutlu oldum yorumuna. bu tür yayınlarım
    fazla okunmuyor gibi geliyor çoğu zaman. ama az da olsa olsun.
    seniben de büyük beğeni ile okuyorum. uzun yazı yazmayı sevsem daha
    neler yazacağım :)
    kendime göre bir ilişki kurdum işte. ikisi üst üste geldi
    belkide..
    sevgiler..

    YanıtlaSil
  3. Özlemişim yazılarını Buketcim, ne iyi geldi:)
    Şimdi geriye dönük takip ettiğim bloglara yorum yapıyorum, biraz daha rahatladım malum işlerden;)
    Bu tanıtımını da çok sevdim özellikle son foto ile ilgili sözler çok hoşuma gitti. Okumak ne güzel şey!

    YanıtlaSil

Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...