12 Ağustos 2012 Pazar

Kahve ve Okuma



Günlerdir  Dolce Vita   hayatı  yaşıyorum . Sıcak  var  tamam  ama ben severim.  Yazın soğuk içecekler  tercihim  olsa da  güneşin  battığı,  karanlığın  yavaş  yavaş  bastırmaya  başladığı   saat  diliminde  en sevdiğim  şeydir  türk kahvesi içmek.  Tabi ki  Edith Piaf  her zaman  kahvemize  eşlik  eder..
Çok  şey  yazıyor  kahve  hakkında, benim  bildiğim  kahveyi  ilk  keçilerin  keşfettiği. Bilinmiyen  bir  ağacın  meyvesini  yiyen  keçiler  hareketlilik  göstermeye  başlamışlar, ordan oraya  zıp zıp  zıplamışlar.
Kahveyi  çok az  şekerli  severim ,  yanında  mutlaka  çukulata  olacak.   Marcel Proust,  ''Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde'' isimli eserinde çocukluğunda nefesini rahatlatması için kafein kullandığını yazar.

Koydu kahveyi
Fincana
Koydu sütü
Kahve fincanına
Koydu şekeri
Sütlü kahveye
Karıştırdı
Küçük kaşıkla
İçti sütlü kahveyi
Ve bıraktı fincanı yerine
Konuşmadan benimle
Bir sigara
Yaktı
Halka halka yaparak
Dumanları
Dökerek külleri
Kül tablasına
Konuşmadan benimle
Bakmadan bana
Kalktı ayağa
Geçirdi şapkasını başına
Giyindi
Yağmurluğunu
Çünkü yağmur yağıyordu
Ve çekti gitti
Yağmurda
Tek kelime etmeden
Bakmadan bana
Ve ben
Aldım başımı elimin içine
Ve ağladım.



Kahve yanı  bir de güzel  bir  kitap ..Murathan Mungan  Meskalin   60  Draje   adlı  kitabında   şöyle  diyor  :
''   Milyonlarca  görüntü,  milyonlarca  ses bombardımanı  altındayız !   Bundan  kaçış  yok  ama,  hiç  olmazsa  görüntüler ve  sesler   çağında   kitap  okuyun!   ''

Bu iki  kaçış  noktasını  birleştiriyorum balkonumda.  Kahvemi  içerken,  kendime ayrı bir  alan  oluşturuyorum.  Okumanın  güzelliğine  bir  kez  daha  varıyorum.  Gandhi   haftanın  bir  günü  hiç  kimseyle  konuşmazmış.  Ben de  kapanıyorum  evime dönem dönem.  Çevrede  süregelen ilişkilerden,  olaylardan,  gerçek  yaşamdan  kaçıyorum.  Hep  derim  ,  ben  bir  yaşamı yaşıyorum. Ama  okuduğum  her  kitapta   başka bir dünyaya  açılıyorum. Belki acımasız  olacak  ama  hiçbir  arkadaşım  bunu vermiyor bana...
Şu  sıralar   klasikleri  okumaktayım. Klasikleri  olgunluk  çağımızda tekrar  okumak  olağanüstü  zevktir.  Gençliğimiz de  okumuş  olmamıza göre  farklı -  ama daha  büyük  ya da  daha  az diyemeyeceğimiz  -  bir  zevk.  Gençlik  her  deneyime  olduğu  gibi, okumaya da özel bir tat ve  özel bir önem  yükler;    olgunluk  çağımız da  ise  bir çok  ayrıntı ve  düzeyi  ve  ek  anlamları  fark ederiz.  hatta  fark  etmemiz  gerekir..
Calvino   Klasikleri  Niçin  Okumalı  adlı   kitabında  şöyle  der  :

'' Gerçekten de  gençlik  okumaları,  sabırsızlık,  dikkatsizlik,  kullanım  talimatları  konusunda ki  deneyimsizlik ,  yaşam  konusundaki deneyimsizlik  yüzünden  pek  yararlı  olmaz.  Kitabı  olgunluk   çağımızda  yeniden  okuduğumuzda  ,artık içsel  mekanizmalarımızın  bir  parçasını  oluşturan  ve  kökenini  unuttuğumuz  bu  değişmez   unsurları  yeniden  bulduğumuz  olur. ''

  Aklıma  geçen tekrar seyrettiğim  Fanny  ve   Alexander 'dan   bir  sahne  geldi. 
'' Ya  Oscar,  işte   böyle...Göz  açıp  kapayana  kadar  yaşlanıyor  insan.  Vaktiyle   çok  önemli   görünen  o  uzun   yıllara  ne  oldu  şimdi ?   ''

Fanny and Alexander : photo Ingmar Bergman
                  Zaman  bizi  dikkate  almadan  geçer.  Kitap  okumaları  ile  yazarın  ölümsüzlüğe  ulaşma çabalarına ortak olmaya  çalışırız.                                            
              Yine  Murathan  Mungan  227  Sayfa  adlı   kitabında  edebiyat  akrabalığndan  bahseder.
  ''  Edebiyat   akrabalıkları   hiçbir zaman  buluşup  bir  kahve  içmeyeceğiniz  insanların yeryüzüne  dağılmış  varlığını   hatırlatır  bize .  Gene de  asıl  buluşmanın  edebiyat  olduğunu   bilirsiniz  ''  
                                                     der.
             İki  önemli  konuya değinmek  istedim  bugün. Sevdiğim,  zevk aldığım iki  konu...

                                                       Kahve   ve  Kitap....



35 yorum:

  1. Sabah sabah çok tatlı bir yazı oldu bana, hani neredeyse Türk kahvemiz kıvamında. Benim de sevdiğim iki şeydir bunlar:) Güzel yazı. Proust'un eserinin adı bile güzelmiş. Selim İleri'nin de Yasemin Kokulu Kızlar'ı vardır. Belki de Proust'a göndermedir...Ve evet,ne çok yazarla bir yerde oturup karşılıklı kahve içmeyi kurmuşumdur kafamda,ta ilk gençliğimden bu yana. Selamlar.Ha, afiyet olsun bir de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. N.Narda'cm,,
      beğendiğine çok sevindim..Yasemin kokulu kızlar'ı bilmiyorum.
      demin colette'e de yazdığım gibi, birbirimizden bir şeyler öğreniyoruz,
      yazdıklarımızı okuyoruz ve keyif alıyoruz..aynı dili konuşuyoruz. var mı daha güzeli..

      Sil
  2. Bu yazın damağımda muhteşem bir kahve tadı bıraktı. Az şekerli taze çekilmiş Türk kahvesi.Yanında çikolata aramam ama neden olmasın?
    Klasikler konusunda çok haklısın. Hep derim ya ben çoğunu çok gençken okudum. Hatta her yaz aç kurtlar gibi okur bütün kış için stok yapardım.Öyle ya kışın okul var,ders çalışılır :) Şimdi yeniden okumak lazım ama yeni çıkanlar da popüler kültürden uzak kalmamak adına okunması gerekenler listesine yerleşiveriyor. Senin okuma hızına ve okuduklarını özümsemene imreniyorum. İyi okumalar canım ve ellerine sağlık,kahven pek nefisti :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sevgili colette,
      murathan mungan '' edebiyat akrabalıkları'' diyor ya , ben de
      blog arkadaşlıklarını önemsiyorum. ara ara birbirimize konuk
      oluyoruz, sırlarımızı veriyoruz, önemsiyoruz..ben de sana geldim sabah kahvesine :)
      dediğin gibi , okunacak çok kitap var..klasikleri zaman olsa tekrardan alsak. ben de çoğunu lisede okuuştum, araya uzun yıllar girdi. tekrar etmek çok zevkli..
      sevgiler...

      Sil
  3. kalemine sağlık Buket.
    iyi ki varsın

    YanıtlaSil
  4. çok alakasız ama fotoğraftaki mumluğun aynısı bende de vardı ve booooom bir gece patladı o ya :D olurda mumun ateşi camını yalamaya kalkarsa hemn müdahale et ;)

    bu arada harika bir yazı olmuş,örneklendirmelerle falan şahane ,yani gerçekten bir kahveyi hakettin ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hahhaaa:))
      aslında sağlam mumluk gibi :)
      kahveye beklerim canım!!

      Sil
  5. Sabah kahvemi icerken okudum yazdiklarini Buketcim. Keyfim ikiye katlandi, kitap okuma hevesim artti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. didemcm,
      sanalda olsa bana kahveye geldin bak:)
      gerçek ne zaman olacak diye bekliyorum ...

      Sil
  6. Çok haklısın yine ve çok zevkli ;)

    YanıtlaSil
  7. Buketcım, acımasız değilsin gerçeksiniz, kitaplar, filmler her zaman bizi farklı dünyalarla karşılaştırıyor. Zaman zaman kendi dünyamıza dönüp, arkadaşlarımızla birlikte olmak tabii ki güzel. Kahve sever olarak fincandaki mucize: kahve bloguna baktın mı. Leylak dalı, lalenin bahcesı, bir dilim sohbet ve ece hazırlamıs, herkesten kahve ile ilgili yazı beklıyorlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. zeynepcm, bugün seni düşündüm ben de..ayın 10unda gitmeyecek miydiniz?? yoksa yanlış mı hatırlıyorum..
      baktım bloga , ama oraya güzelcene bir kahve fotosı çekeyim dedim. bunun içinde ramazanın bitmesi lazım :)
      kahvemi yapıp çekip göndereceğim bende...

      Sil
  8. "Ne kadar çok iyi kitapla tanışırsan, birlikte olmaktan zevk aldığın kişilerin sayısı o kadar azalacaktır." -Ludwig FEUERBACH
    Bu arada iyi bir kitap okurken güzel bir Türk Kahvesi içmek gibisi var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ahh işte benimde demek istediğimi anlatan tek bir cümle!

      Sil
  9. Canım şöyle güzel bir kahve istedi, elime de kitabımı alıp pencere kenarında sefasını sürmek:)

    harika bir post olmuş, sevgiler

    YanıtlaSil
  10. Ne güzel yazmışsın.. ben de çoktandır öyle kendi kendime yaşıyorum.. aynen dediğin gibi kitaplar, filmler.. bazen eve gelmek için sabırsızlanıyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hele işteyken , insan bir an önce eve atmak istiyor kendini..şimdi full evdeyim ama hala sıkılmadım :)

      Sil
  11. çok güzel bir yazı olmuş,yüreğine sağlık


    htpp://yagmuryucel.blogspot.com

    YanıtlaSil
  12. Benim için de çay ve kitap ikilisi vazgeçilmez.Hele Proust'un cümleleri içinde kaybolduysan,ya da Oğuz Atay'ın,ya da Aruoba'nın..."edebiyat akrabalığını" ilke kez duydum ama nicedir benim isimlendiremediğim birşeye değinmiş Murathan Mungan.Anımsattığın için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet Deren,
      ben de bu terimini duyunca çok sevmiştim. okuyan, edebiyatın içinde olanları kapsayan, yalnızca onların bildiği , ne güzel bir terim değil mi?

      Sil
  13. Su gibi okudum, kahvemi de içtim:))çok güzeldi hepsi de...

    YanıtlaSil
  14. Tam da khve içerken rastladım bloğunuza. Daha önce karşılaşmadığıma da hayıflandım. Kitap alıntıları nefis. Kutluyorum sizi. Sevgi ile kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hoşgeldin İlhan,
      blogumu beğendiğine ve yorum bıraktığına sevindim.
      bunun sayesinde benimde senden haberim oldu. zevkle takip
      edeceğim..
      sevgiler...

      Sil
  15. Kahve ve Edith Piaf :) yalnız değilmişim. Mungan hayranıyım bende ikinci kez Meskalin'e gönderme yapıyorsun hâlâ alamadım,okuyacağım artık kesin.Balkonumdaki çilekler oldu tam üç tanecik verdi ama olsun :) Hani hakkında yazacaktım ya oradan şey ettim :)Proust'u henüz okumadım,bari hangi eserinden başlamamı salık verirsin onu yazar mısın ?Yorum yazan arkadaşlarınında sanırım sağlam blogları var bir tura çıkayım bari buradan.Sevgiler... :)

    YanıtlaSil
  16. sevgili Levent,
    mungan'ın bir çok kitabını ben de okumadım. okuduklarımdan da not aldığım yerlerini blogumda kullanıyorum işte. Proust dersen yalnızca çiçek açmış genç kızların gölgesinde ve sodom ve gomorra okuduklarım. ama çok zor okunan bir yazar. diğer kitaplarına dönüş yapmak için de bi fırın kitap okumam lazım gibi geliyor. sana neyi tavsiye edeceğimi bilmiyorum bu yüzden. bi dene bakalım sende :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler :) Mungan'da çok yazmaya başladı,yetişemiyor ki insan :)

      Sil
  17. çok guzel bir yazı :)
    bende beklerim

    YanıtlaSil
  18. proust hermann hesse'den sonra en sevdiğim yazar.
    :)
    çiçek açmış kızlar. albertine.
    :)
    dolce vita ha haaa ne film beee.
    :)
    ne güzel şeyler yapıyor ve yazıyorsun sen.
    :)

    YanıtlaSil

Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...