22 Şubat 2012 Çarşamba

Biraz Okuma Biraz Film

                                           Evinizde  kitapların olması, çantanızda kitap  taşımanız  , özellikle  mutsuz zamanlarınızda  elinize  bir tanesini  alıp okumanız , sizi  mutlu edecek  bir  öteki dünyaya  geçmek  demektir.  Zevkle  okunan bir  kitabın  varlığı  benim için zorunluluk  halinde oturulan kalabalık içinde, anlamsız gelen  kahkahalar  arasında,  sıkıcı  insanlar içinde bana güç veren  teselli kaynağı oldu hep. Okumayı  bir zorunluluk değil de kendi seçtiğim bir mutluluk kaynağı olarak  gördüm daima.  Orhan Pamuk'un  şöyle bir  söylemi  vardır, çok hak verdiğim :
          
Kelimeler   ve  edebiyat  ,  karıncalar  ya da  su  gibidir.  Çatlaklara , deliklere,  görünmez  aralıklara herşeyden  önce  ve  en iyi  şekilde  kelimeler  girer. Hayat  hakkında  ,  dünya  hakkında  asıl merak  ettiğimiz şey de,  önce  bu görünmez  çatlaklarda  belirir  ve onu  herşeyden  önce iyi  edebiyat  görür. Yeni  ve  iyi  edebiyatın  , hayat  hakkında hiç  söylenmemiş  parlak  bir  söz gibi ,  vazgeçilmez  bir  haber  niteliği  vardır  ve  bugün kitap okumaya beni  en çok  bağlayan şey bu ..''

                                  Büyük  romanlar  gibi ,  hayatın anlamı da  mutlulukla  sıkı sıkıya  ilişkilidir.  Romanlarda  olduğu gibi, hayatta  da  mutluluğa doğru bir istek, bir  koşturmaca vardır.  Hayatı anlamdırma  çabası ,  kendini  tanıma arzusu  vardır.  Elime  yıllar  sonra tekrardan  aldığım  kitapta Dostoyevski'nin  İnsancıklar 'dır.   Dostoyevski'nin   ilk romanı  olan  İnsancıklar'a  ,  ilk  yazıldığında  büyük  tepkiler gösterilmiş.  Dosteyevski  kitabı  24  yaşında yazmış..Dosteyevski  kitabı yazınca arkadaşı  edebiyatçı  Grigoroviç'e  veriyor. Grigoroviç'te  kitabı  beğenince  başka  bir  yazara  veriyor.  Bu  iki  yazar  ,  Dostoyevskinin  kahramanları olan  orta yaşlı  katip  ile  uzak  akrabası genç  kadının  yalnızlıklarla  dolu  hikayesinden öylesine  etkilendiler ki,gece yarısı  Dostoyevski'nin  evine gittiler.  Dosteyevski  daha sonra hatıralarında  bu olayı  oldukça  heyecanlı bulduğunu  anlatır..


                                           


Gelelim  seyrettiğim filmlere.. Bu  hafta  kendime  Bunuel filmleri  haftası  yaptım.  Aldığım  Bunuel  filmlerimden  ilk olarak    "Tristana''  yı  seyrettim.. "Tristana"   Buñuel'in  bütünüyle İspanya'da  çektiğ i iki filmden biri. Olayların geçtiği toledo ise Buñuel 'in    gençliği boyunca her hafta mutlaka bir kere bu şehre gidip  vakit geçirdiği  şehir  olmuş.Tabi  yakın  arkadaşları  Dali ve Lorca ile..
Tristana, Catherine Denueve - Fernando Rey ikilisinin bir araya gelişiyle oluşan doğal gerilimden beslenen bir Bunuel filmi. Luis Bunuel’in burjuva yaşantısını mizahi ve yıkıcı şekilde ele aldığı filmlerinde görülen müdahaleci tarzıyla çekmediği filmlerinden biri sayılabilir. Benito Peréz Galdós'un yazdığı bu romanı, başkahramanı Don Lope’den etkilenmesi üzerine filme çekmek isteyen Bunuel tüm yaşantısı boyunca duyarlılık gösterdiği birçok şeyi bu filme eklemeye çalışmış.


                                             



  Seyrettiğim ikinci  film    Altın Çağ     (  L'age  D'or )..      Film,  1930'da Paris'te "Stüdyo 28" adlı sinema salonunda ilk gösterimi yapıldığında, sağcı örgütlerin saldırısına uğradı.   Perdeye atılan bir bomba gösterimi yarıda kesti.   Bu olay sonucunda filmin Fransa'da gösterimi hükümetçe yasaklandı. Fransa'dan sonra tüm ülkelerde de bu yasak uygulandı ve bu yasak tüm dünyada elli yıl sürdü.   Bunuel bu filmde, toplum düzeninin hemen hemen her yönünü; gelenekleri, dini, kiliseyi, uygarlığı, kısaca burjuvazinin kutsal saydığı tüm öğeleri yerle bir etmişti..
Bu filmde Buñuel’in toplumsal saldırganlık isteği güçlü bir biçimde görülür.  Film her türlü geleneği reddetmesi bakımından bir manifesto sayılabilir. İnsanın toplumsal ve ussal bilinçliğindeki esaretinden kurtaran, özgürleştiren aşkı amour fou’yu anlatan film  gerçeküstücü sinemanın en doruktaki başarısıdır.



                                                         


Seyrettiğim  diğer  Bunuel  filmleri ,  bir daha  ki   postum da  :))

18 yorum:

  1. sevgili buket ne güzel bir kitap ve harika bunuel filmleri!

    "insancıklar"ı çok severim anacığım:) bendeki iletişim'den ergin altay çevirisi.

    orada, makar alekseyeviç'in odasını bir tarifi var ya buket. daha doğrusu anlattığı şeyin sonunda, bir mutfağın tahta bölmeyle ayrılmış bir köşesinde kaldığını anlarız. çok tatlıdır bu. hatta anlatırken şey der; (hatırladığım kadarıyla) "benim köşem burası işte. aklınıza kötü bir şey gelmesin anacığım." bi yandan da okuyanı teselli eder gibi:). dostoyevski, yazarken, hiç trajedi bulaştırmaz duruma...

    biz de eski angelopoulos filmlerine devam ediyoruz. pek bilinmeyen veya unutulmuş. ustanın, daha çok, siyasi filmlerim dediği filmleri bunlar. bu gecekinin adı; "hunters".

    sevgiler buket. iyi okumalar ve izlemeler.

    YanıtlaSil
  2. Hemen gidip kitapligimdan bir kitap alip okuyasim geldi, ne guzel anlatmissin kitabin insana verdigi mutlulugu...

    YanıtlaSil
  3. Boş yere bir araya gelen kalabalıklar ya da sebepsiz atılan kahakahalar yerine kitapları seçmek harika:))

    YanıtlaSil
  4. Çantada kitap taşımak dostunu çantada taşımak gibidir bence. Çantada kitap varsa, kafede, parkta, plajda yalnız olmak keyfe dönüşür.

    YanıtlaSil
  5. Buket, bana alıpda unuttuğum fimi hatırlattın ve aklıma soktun. Altın Çağ filmini alalı 1 sene oldu fırsat olmadı henüz ama yazından sonra tekrar heveslendim izlemey. Diğer Bunuel filmleri postunu merakla bekliycem:)

    YanıtlaSil
  6. İnsancıklar kitabı ilk gençliğe geçişimde babam sayesinde okuduğum bir kitap. Evet diğer Dostoyevsi kitapları içinde itiraf etmeliyim ki daha çok beğendiklerim de var ama. Beni bu kitabın en çok ismini beğenmişimdir:))

    YanıtlaSil
  7. Buket, sana özendiğimi daha önce de söylemiştim değil mi:)
    Harika filmler izliyorsun. Tristana'yı tekrar izlemek istedim şimdi. Bu kez Toledo'da geçtiğinini farkında olarak. Granada'da yaşarken Toledo'ya gitmiştim bir kaç kez ve bir ortaçağ kentiyle karşılaşınca büyülenmiştim. Bunu filmde de görmek istedim.
    Altın Çağ ise akrepleriyle yer etmiş bende.
    Bunuel haftası yapıyorsun demek:)

    YanıtlaSil
  8. Aglea, angelopoulos filmlerine de bir ara başlamak istiyorum . ne yazık ki yalnızca iki tanesini seyrettim şimdiye kadar ve çok beğenmiştim.Sonsuzluk ve Bir Gün
    ile ağlayan çayır izlediklerim. ne güzel sen fazla bilinmeyenleri bile bulmuşun.

    YanıtlaSil
  9. İpek, kitap okumayı çok sevdiğimden anlattıklarımla sevgimi fazla anlatamamış gibi geliyor bana. seven sizlerle bunları konuşmak, paylaşmak bile çok hoş..

    YanıtlaSil
  10. kitap eylemcisi, seninde paylaştığın kitapları zevkle takip ediyorum..

    YanıtlaSil
  11. Ceren, en çok tatilde balkonumda ya da plajda kitap okumaya bayılırım. keyif yapmanın son noktasıdır, yavaş yavaş uyku getirir,biraz uyur biraz okursun. off yazı özledim :)

    YanıtlaSil
  12. Sinemcm, Bunuel sürrealisttir. altın çağda bir çok simge kullanmış.seyrettikten sonra film hakkında yazılanları okumakta da fayda var..

    YanıtlaSil
  13. multipurpose, bende lise yıllarımda okumuştum.ama geçen gün tekrar elime aldım onca kitap arasından. dediğin gibi ismi çekti beni de..

    YanıtlaSil
  14. Alkım, Granada da yaşadın demek. blogunda anlattın mı hiç. çok merak ediyorum ben de oraları. gerçi martta okul projesiyle ispanya da bir yere gideceğiz ama neresi şimdi tam bilmiyorum. bakalım bizi nerelere götürecekler?

    YanıtlaSil
  15. Geçen yıl altı ay kalmıştım Buket. Ondan önce de yolum düşmüştü. Bana çok büyüleyici geliyor oralar (Endülüs). Umarım uğrarsınız gezinizde. Neyse, öncesinde haberleşelim mutlaka.

    **5-6 yazı yazmıştım orada iken. Yazılara şuradan ulaşabilirsin:
    http://nezlelikarga.blogspot.com/search/label/Granada

    YanıtlaSil
  16. Buketcim bu mutluluğun tarifini hangimiz yapmak istesek hep bir şeyler eksikmiş gibi geliyor galiba ben de kimseye anlatamadığımı düşünüyorum. Yine keyifle okuduğum bir post olmuş.Eline sağlık.

    YanıtlaSil
  17. '' Bunuel filmleri haftası '' off kulağa ne hoş geliyor..hiç bitmemesini dileyeceğim bir hafta olurdu :))
    dostoyevksi,bunuel tam benlik olmuş bu yazı :)) ben de şu an dostoyevski okuyorum.yeraltından notlar,okumadıysan tavsiye ederim :)
    merakla bekliyorum ben diğer postu :)

    YanıtlaSil
  18. poliganum, dostoyevskinin bir çok kitabını lisedeyken okumuştum. bizim buradaki kitap fuarını bekliyorum.çünkü tüm dostoyevski kitaplarını alıp yeniden okumayı düşünüyorum.

    YanıtlaSil

Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...